Serçelerin Ölümü - Kadir Daniş

Kadir Daniş ismini, yakın bir zamanda düzenlenmeye başlanan Necip Fazıl ödüllerinin, ilk eserler kategorisinde duydum. Ödül törenleri, festivaller vs. aslında hiç de hazzetmediğim bir tanışıklık türüdür ancak asıl odak alanımın şiir olması sebebiyle biraz daha az işittiğim alanlar olabiliyor. Bu alanlara dair ise genellikle birkaç kere kulağıma çalınmış yahut klasikleşmiş isimlere temas edebiliyorum. -Günümüz okurunun çıkmazları- Bu sebeple entelektüel çıkışını yeni yeni gerçekleştirdiğine inandığım Kadir Daniş’e uğramam biraz zamanımı aldı. Kadir Daniş’in ödülü alırken yaptığı konuşma da bir dipnot olarak zihnimin köşesinde yer ettiği için biraz daha erkene alma gereği duydum.

İlk okumamı, yazarın üçüncü kitabı olan “Serçelerin Ölümü” ile yaptım. Yazarın mutfağına girmek, entelektüel kapasitesini anlamak adına kronolojik bir başlangıç tercih ettim. Öncelikle kitabın arka kapağındaki tanıtım metnini paylaşmak isterim lakin böyle “özlü” bir metni “özetleme” saygısızlığına girişmeyeceğim.

Bahtsız Bir At: Rosinante

Bülent Parlak'ın vefaatından önce çıkardığı son sayısında yer edinebilmenin buruk bir mutluluğunu yaşıyorum. Kendisine: "Bahtsız Bir At: Rosinante" isimli yazımı gönderdiğimde bana şöyle bir karşılık vermişti: "Sevgili Erdi merhaba. Dergide metnin yayınlanacak. Teşekkür ederim. Bülent Parlak"

53. sayı nihayetinde çıktığında tanıtım metninde gördüm: "Erdi Şen, herkesin Don Kişot’tan bahsettiği yerde o atını anlatıyor. Tam da izdiham okurlarının beklediği bir hareket bu. “Bahtsız bir at: Rosinante” 

İsim doğruydu ancak sebebi bilinmez, soyad yanlış yazılmıştı, düzenleme için geri mail attığımda, sonsuzluğa iletilmiş bir mesaj olduğunu sonradan anladım. Her zaman dergisinde olmayı murat ettiğim Bülent Abi'nin dergisindeydim ama artık o yoktu. Ancak elinin değdiği son sayıydı. Allah insana öyle ya da böyle muradını veriyor. Ama bazen çok hazin bir karşılık buluyor. Allah rahmet eylesin. Şiirin abisine rahmetle...

Sezai Karakoç’un Ardından

16 Kasım 2021, Salı günü Türk-İslam şiirinin öncülerinden, dava adamı, fikir adamı, Diriliş hareketinin öncüsü Sezai Karakoç’un ölüm haberi ajanslara düştü. 16 Kasım itibariyle 88 yaşında Fındıkzade, Ahmet Vefik Paşa Caddesi’ndeki evinde son nefesini verdi. Zeynep Karaca’nın ifadesiyle son gördüğü gün olan cuma günü, pencerelerinin açık kaldığını ve bu sebepten soğuk aldığı anlatmasına müteakip birkaç gün sonra da vefaat etmiştir.

Üstad Sezai Karakoç, şahsım için birçok şey ifade ediyor. Öncelikle şiir yolculuğumun ilk durağı olduğunu ifade etmek isterim. İlk şiir tecrübelerim, Sezai Karakoç’un Mona Roza şiirini tanıdığım dönemlere tekabül etmiştir. Okuduğum en büyük aşk şiiri olan Mona Roza’ya olan hayranlığım, ilk şiirimi kaleme almamı sağlamıştır. Sonradan bana ukalaca gelse de “Mona Roza’dan daha büyük bir aşk şiiri yazabilirim”, düşüncesi ve heyecanıyla “Sessiz Orkestra”yı kaleme almıştım. Bu şiirin ilk defa bir edebiyat dergisinde boy göstermesi ve “Ay Geceden İnmeli” adlı şiir kitabıma ilham olması sebebiyle ayrı bir yerde tutarım. Dolayısıyla şiirimin ilk adımı Sezai Karakoç’tur.